19 Ocak 2013 Cumartesi

duvarın ötesi


İlk yazımı yazıyorum ya heyecan yaptım. Neyse saçmalamadan yazıya başlasam iyi ederim galiba.

Zeki Demirkubuz'u bilir misiniz? (içimdeki Ahmet Midhat burada nüksetti, affola.) Benim -daha önce de söylediğim gibi- sinemayla çok alakam olmadığı için geçen yıla kadar Zeki Demirkubuz'u duymuş olsam da merak etmedim. Geçen yıl Yeraltı filminin vizyona girdiği vakitler fikirlerini çok önemsediğim bir hocamız tavsiye etmişti, Yeraltı'nı ve diğer Demirkubuz filmlerini... Yeraltı'na gidememiştim. Gerçi şimdi düşününce iyi ki gitmemişim diyorum. Birkaç ay önce Mephisto'da Zeki Demirkubuz filmlerinin kutu setini görmüştüm. O an alamamıştım. İşin kötüsü almaya niyetlendiğim zaman da hiçbir yerde bulamamıştım. İmdadıma D&R'ın internet sitesi yetişmişti. Hey gidi...

Neyse... Filmlerime kavuştuktan sonra planım en eski filmden en yenisine dek hepsini izlemekti. Kutu setinde sadece Yeraltı yok sanıyordum ama maalesef Kıskanmak da yokmuş. Neyse yeter ki o film çeksin de biz izleriz. Sırasıyla C Blok, Masumiyet, Üçüncü Sayfa ve Yazgı'yı izledikten sonra bu gece de İtiraf'ı izlemiş bulundum. Diğer filmler hakkında uzun uzun yazamayacağım ama daha sonra izleyeceğim filmlerde ara ara bahsederim diye tahmin ediyorum. Bu arada söylemezsem çatlarım; favori filmim -Masumiyet bir yana- Üçüncü Sayfa'dır, duyurulur!



İtiraf, 'Karanlık Üstüne Öyküler' serisinin ikinci filmi. İlki Yazgı'ydı. Bu filmler için niye böyle bir adlandırma yapmış doğrusu bir fikrim yok. ZD'un bütün filmleri karanlık ki? Varsa bilen beni aydınlatsın lütfen. Serinin ilk filmi Yazgı'yı hiç sevememiştim. Aslında filmde amaçlanan şey çok güzeldi ve çok merakla izlemeye başlamıştım, filmin birçok yönünü de sevdim ama ne bileyim... Bi olmamışlık, bi eğretilik vardı filmde. Gerçekçi bulmadım daha doğrusu. İtiraf'ı Yazgı'ya kıyasla çok daha fazla sevdiğimi söyleyebilirim. Bir kere oyunculuklar çok iyiydi. ZD filmlerinde ara ara oyuncu sıkıntısı yaşanıyor. Başrol oyuncularında sıkıntı olmuyor da figüranlar, 'küçük' rollü oyuncular bazen 'olmuyor'. Hatta Yazgı'da da vardı bu sorun. Ama İtiraf o konuda çok başarılıydı. Her oyuncu rolüne cuk oturmuştu yani. Bir kere Taner Birsel var, daha ne olsun? Tatil Kitabı filmindeki rolünden sonra bir de Bir Zamanlar Anadoluda'da izlediğimde iki kat hayran olmuştum. Şimdi hayranlığım üç katına ulaştı. Gerçekten iyi iş çıkarmış. Başak Küklükaya ise beni Üçüncü Sayfa'daki rolüyle mest etmişti. Burada da çok iyi oynamış.

Filmin konusu hakkında kısaca şunları söyleyebilirim: Aldatan bir kadın, bunun farkında olup sesini çıkarmayan sonrasında dayanamayıp bildiklerini itiraf eden bir koca, kavgalı-gürültülü bir gece, o gece konuşulanlar ve ortaya dökülen ilginç geçmiş...

Başkasının kaderinin kendi kaderin olması durumu vardır ya hani... Birinin kaderini etkilersin de sonra kaderin o kişiye benzer, başkası da senin kaderini değiştirir... NBC'nin Üç Maymun'unu çok sevmiştim. Bu film aklıma nedense onu getirdi hep. Gerçi sonunu daha farklı bekliyordum ama olsun, şaşırdım en azından, bu da güzel. Bir de Harun'la Nilgün evde kavga ettikleri o gece aklıma hep onların oturduğu apartmandaki alt komşuları olduğum geldi. Bilirsiniz ya apartmanda yaşayan biz metropol insanlarının kavgalı gürültülü hep bir yan ya da üst komşusu vardır. En azından bizim var. Filmi izlerken o üst komşuyu dinliyormuşum da hayalimde onu filme çekiyormuşum hissine kapıldım. Ne hayatlar yaşanıyor. gazetelerin üçüncü sayfalarında okuyor ya da kimi zaman seslerine şahit oluyoruz. Ama hiçbir zaman gerçekten ne yaşandığını bilmiyoruz. ZD da bunları çekiyor işte. Bilemediğimiz hayatları. Üçüncüü Sayfa'da bu hissi sevmiştim, bu filmde de benzer bir his var.

Demirkubuz izleyin. Duvarın ardında neler olduğunu görmek istiyorsanız izleyin.

12 Ocak 2013 Cumartesi

here is the perfect human



Burada ara ara kısa filmler de paylaşacağım. İlk kısa filmimiz pek güzel:

11 Ocak 2013 Cuma

fragman

Galiba hiperaktifim. Bu yüzden iki saat boyunca bir koltukta oturup karşımdaki ekranda dönenlere bakma fikri bana çok cazip gelmiyor. Belki de bu sebeptem, çok değil iki yıl öncesine kadar 'Ben film izlemeyi sevmiyorum yaa, sıkılıyorum.' diyebiliyorudum kolaylıkla. Galiba ne tür filmleri sevdiğimi o zamanlar keşfedememiştim. Zaman ilerledikçe anladım ki ben 'sıkıcı' filmleri seviyorum. Aslında sıkıcı demek de ne kadar doğru bilmiyorum ama son zamanlardaki tabirimle ben 'kitap tadında filmler'i seviyorum. 

Blog yazmak alışkanlık oldu. İş kitaplar olunca her şey kolay da acaba filmler hakkında yazmak nasıl olacak? Bununla ilgili en azından birkaç kehanette bulunabilirim:

- Kitap bloğumdaki yazılarımı beğenerek okuyorum. (evet kendi yazılarımı beğeniyorum, evet kendimi de beğeniyorum.) Büyük oranda da nitelikli olduklarına inanıyorum. Benimle aynı kanaate sahip arkadaşlar film bloğumdaki yazılarımı niteliksiz bulabilirler. Sinema uzmanı ya da sinema-tv öğrencisi değilim, belirtmek isterim.

- Sinema bilgim ortalama bile sayılmaz. O yüzden yazılarımda  klişelerden öteye geçemeyebilirim.

- Kitap bloğumda klasikler, kült kitaplar dışında ilginç kitaplardan da bahsediyorum sık sık. Fakat film konusunda çok zayıfım. En azından özellikle ilk dönemlerde bol bol kült film yazısı görüp 'Oha bunu bile izlemedin mi?' tepkisi verebilirsiniz. Şimdiden cevap veriyorum: Evet izlemedim.

- En başta söyledim. Ben sıkıcı sanat filmlerini seviyorum. Yazılarım büyük oranda bu sıkıcı filmlere yönelik olacak. 

- Fantastik edebiyattan nasıl uzaksam fantastik sinemadan da öylesine uzağım. Bu blogta göremeyeceğiniz tek tür fantastiktir. 

- Çizgi film izlemeyi severim aslında ama animasyon merakım yoktur. Muhtemelen animasyonlar hakkındaki yazılara rastlamazsınız.

- Duygusal anlarımda aşk filmi, gülmek istediğimde komedi filmi izlerim. Hatta komedi filmi çok çok izlerim ve severim.

- En önemli yönetmenlerden, artistlerden bi-haber olabilirim. Lütfen beni hor görmeyin.

- Kitaptan uyarlama filmleri merak eder, izlerim. Ama önce kitabını okumak şartıyla.

- Gün gelir, izlediğim bir tiyatro oyunu hakkında buraya bi şeyler karalayabilirim. 'film bloğu değil miydi bu yaaa...' da diyebilirsiniz. Böyle şeylere takılmam.

- Gün gelir on yıl bloğa bi şey yazmam. Unutmayın filmleri kitaplar gibi sevemiyorum ve ben bi öğrenciyim.

- Filmleri genelikle orijinal DVD'sini alıp izliyorum. Korsana da karşıyım. Ama bi gün burada internetten izlediğim bir film hakkında bi şeyler yazabilirim. Öyle bir durumda ya filmin DVD'sini bulamamışımdır ya da gerçekten param yoktur.

- Kitap bloğumda spoiler vermemeye çok dikkat ediyorum. Bu yüzden kitapların konularından bahsetmiyorum bile çoğunlukla. Burada da buna dikkat edeceğim. Ama elimden kaçanlar olursa bana kızmayın.

- Çok sık film izlemeye başlarsam, film izlerken yediğim cipsler, içtiğim ice-tealer bana kilo ve sivilce olarak geri dönecektir.

Galiba şimdilik bu kadar. Son olarak film bloğu yazmam konusunda bana ışık yaktıran sevgili dostuma (o kendini biliyor) çok teşekkür ediyorum. Sinema!